Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 15 yılda ekonomide mucize yarattı. 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye ekonominin her alanında derin bir geri kalmışlık içerisindeydi. Cumhuriyet’in kuruluşundan Atatürk’ün ebediyete intikaline kadar Türkiye’de 61 iktisadi kurum faaliyete geçti. Atılan devrim niteliğindeki adımlar sayesinde söküğünü dikmek için Almanya’dan iğne gelmesine muhtaç olan ülke 1930’da dış ticaret fazlası verir hale geldi. 1923-1938 yılları arasında Türkiye kümülatif olarak yüzde 196 büyüyerek dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu. Sanayinin ekonomi içerisindeki payı ise bu süreçte katlandı.
NÜFUS GERİLEMİŞTİ
Atatürk 57 yıllık kısa ömründe bile asırlara bedel devrimler gerçekleştirmeyi başardı. Bu büyük devrimlerin belki de en az konuşulanı ekonomi alanında yaşandı. Kurtuluş Savaşı ile Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasının ardından Atatürk ve arkadaşlarının en önemli ideallerinden birisi iktisadi bağımsızlığı da sağlayıp Anadolu topraklarında refahı sağlamak oldu. Ekonomik hedeflere ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin önünde pek çok zorluk vardı. Örneğin eğitimli nüfusun eksikliğinden öte genel olarak yıllarca süren savaşlar nedeniyle düşük nüfus sorunu vardı. 1. Dünya Savaşı öncesi Türkiye’nin kurulduğu topraklarda 16 milyon kişi yaşıyordu. Cumhuriyet kurulduğunda ise bu sayı neredeyse 11 milyona düşmüştü. 1923’te ortalama yaşam beklenti süresi ise 35 yıl ile bir hayli düşük bir seviyedeydi. Sanayi altyapısı Avrupa’nın çok gerisindeydi. Az sayıdaki sanayi kuruluşu ise yabancıların elindeydi.
TÜRKİYE KENDİ YOLUNU ÇİZDİ
1923-1938 yılları arasında dünya aslında çalkantılı bir dönem yaşadı. Türkiye’nin bir yanında tamamen devlet kontrolündeki bir ekonomik modele sahip olan Sovyetler Birliği ekonomik olarak gelişmeye çalışırken aynı anda genişlemeci bir dış siyaset güdüyordu. Batıda ise 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat etkilerini sürdürürken faşizmin ayak sesleri de 1920’lerin başından itibaren net bir şekilde duyulmaya başlanmıştı. Dünyada farklı ülkelerde kollektivist ve liberal ekonomik politikalar uygulanırken Türkiye Cumhuriyeti o dönem ihtiyacına uygun bir şekilde iki akımdan da unsurlar barındıran Devletçilik ilkesini benimsedi. Bu ihtiyaçları anlamak için Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllardaki bazı ekonomik verilere bakmak gerekiyor.
15 YILDA EKONOMİ 3’E KATLANDI
İngiliz İktisat tarihçisi Angus Maddison’un çalışmalarından derlenen bilgilere göre 1923’te Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 9.8 milyar dolar seviyesindeydi. Cumhuriyet’in 10. yılında bu rakam 21 milyar dolara, Atatürk’ün ebediyete intikal ettiği 15. yılda ise 29 milyar dolara ulaştı. Yani genç Cumhuriyet ilk 10 yılında kümülatif olarak yüzde 114, 15 yılda ise yüzde 196’lık büyüme performansı gösterildi. Bir başka deyişle, Atatürk döneminde Türkiye ekonomisi 15 yılda üçe katlandı. Türkiye’nin etkileyici büyüme başarısının dünyanın krizde olduğu bir dönemde gerçekleşmesi ise dikkatlerden kaçmadı. Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı dönemine denk gelen 1923-1938 yılları arasında dönemin süper güçleri İngiltere yüzde 40, ABD ise yalnızca yüzde 15 büyüyebildi. Avrupa’nın ekonomik güçleri Almanya yüzde 100, Fransa yüzde 25 büyüme performansı gösterirken, komşu Yunanistan’da GSYH yüzde 58 orannıda artış gösterdi.
HALK SÖKÜĞÜNÜ DİKEMİYORDU
Prof.Dr. Sabahattin Özel’in Atatürk Dönemi Türkiye Ekonomisi başlıklı makalesinde yer alan bilgilere göre Cumhuriyet ilk kurulduğunda Türkiye 25 kuruşa yün satıp 3000 kuruşa geri alan ülke konumundaydı. Almanya’dan dikiş iğnesi gelmezse halk söküğünü dikemiyordu.
Cumhuriyet’in hemen başında tarımın GSYH içindeki payı yüzde 40, imalat sektörünün payı ise sadece yüzde 2 seviyesinde bulunuyordu. Sanayi ürünleri ihtiyacı tamamen ithalatla karşılanıyordu. Yerli üretimin talebi karşılama oranı buğday ununda yüzde 60, pamuklu kumaşlarda yüzde 10, yünlü kumaşlarda yüzde 40, sabunda yüzde 20 idi. Tuğla kiremit üretimi ihtiyacın üçte biri kadardı.